Adamın biri büyük bir şehre gelmiş. Çarşıyı gezerken güzel kokular satan attarların sokağına sapmış. Dükkanlardan gül, menekşe kokuları dalga dalga sokağa dökülüyormuş. Adam birkaç adım attıktan sonra güzel kokular başını döndürmüş, daha fazla dayanamayıp, bayılmış.
İnsanlar bayılan adamın başına toplanmış. Kimi kalbini yokluyor, kimi bileklerini ovuyor, kimisi de gülsuyuyla yüzünü yıkıyormuş. Ne yaptılarsa adamı ayıltamamışlar. Güzel kokular boşuna harcanmış, adam bir türlü kendine gelememiş. Baygınlığı daha da artmış.
Şehrin halkı çaresiz kalınca etrafa haber salarak adamın akrabalarını aratmaya başlamışlar. Ama hiç kimse adama sahip çıkmamış, saatler geçtiği halde de adam kendine gelememiş. Akşama doğru oradan geçen bir debbağ(deri terbiyecisi) baygın adamı tanımış. Kalabalığa seslenmiş:
-Sakın ona gülsuyu serpmeyin! Ben onun hastalığının ne olduğunu biliyorum. Siz ona hiç dokunmayın, ben biraz sonra geleceğim, deyip uzaklaşmış.
Bir viraneye girmiş. Avucuna bir parça gübre almış. Attarlar sokağına gelerek, gizlice, gübreyi bayılan adamın burnuna tutmuş. Hayret! Adam kendine gelmeye başlamış. Biraz sonra da ayağa kalkmış. Debbağla birlikte yürüyüp, gitmiş.
Bayılan adam da bir debbağmış. Yıllarca kokmuş deriler arasında pis kokulara alışmış olan adam, attarlar sokağında güzel kokulara dayanamayıp, düşüp bayılmış.
Mayıs böceği daima pislik taşır, durur. Bu yüzden de gül suyundan bayılır. Onun ilacı yine pis kokulu şeylerdir. Çünkü ona alışmıştır. Onunla uğraşmayı adet ve huy edinmiştir.
''Pisler, pislerindir,'' Nur Sûresi(26).
Öğütçüler pis kişiyi ona bir kapı açılması, iyileşmesi için amberle, gülsuyuyla tedavi etmek isterler. Ama pislere temiz şeyler layık değildir ki, onlar vahyin güzel kokusuyla sapıtmışlardır.
Kime öğüt miski fayda vermezse, muhakkak o kötü kokulara alışmıştır. Allah(cc) onlara Tevbe Sûresi 28'de (necis=pis) demiştir.
Sen de nurdan, öğütten, iyilik ve güzellikten nasibini al. Burnunu pisliğe sokma da mayıs böceği olma! İnsan ol, insan!..
MESNEVİ'DEN...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder