2 Haziran 2013 Pazar

DERVİŞ...

Derviş, nefisle mücadele makamının sonuna gelir.
Meşrebin usûlünce her türlü süsten ve gösterişten uzak duracaktır.
Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibâret değildir.

Saç,sakal,bıyık,kaş bunlardan da arınması gerekmektedir.
Derviş usûle uygun hareket eder, soluğu berberde alır.
'Vur usturayı berber efendi' der.

Berber saçları kazımaya başlar ,sağ tarafın kazınması bitmiştir ki
İçeri yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer.
Doğruca dervişin yanına gider,saçın kazınmış kısmına bir şaplak
patlatır.

'Kalk bakalım, biz traşımızı olalım' der.
Dervişlik bu ya söyleyene dilsiz,vurana elsiz olacaksın.
Kâideyi bozmaz bizim derviş.

Berber çok mahçuptur ama ne yapsın korku belâsı.
Kabadayı koltuğa oturur.
Traş olurken sürekli dervişi aşağılar.
Kabak aşağı,kabak yukarı....

Nihayet traş bitmiştir ..Kabadayı berberden çıkar.
Bir kaç adım atmıştır ki ....
Gemden boşanmış bir at arabası hızla üzerine gelir.
Ve arabadaki bir kazık kalbine saplanır, oracıkta can verir.

Berber olanları korku içinde görmüştür.
'Derviş efendi, biraz ağır olmadı mı?' diye sorar.

Derviş düsünceli ve mahzun cevaplar;
'Vallahi gücenmedim ,hakkımı da helâl etmiştim fakat,bu kabağın da
Bir sahibi var, herhalde O gücenmiş olmalı,' der.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder