25 Ocak 2012 Çarşamba

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

                                  
Besmele, her hayrın başıdır. Bismillah zikirdir. Yaratılmış herşey hâl diliyle Bismillah der. Bu kelime İslâmın  nişanıdır. Bismillah büyük kuvvet ve berekettir. Bizler de (Besmelenin her kapıyı açan bir anahtar hükmünde olduğunun farkına varıp) Bismillah demeliyiz. Allah(cc) nâmına vermeli, Allah(cc) nâmına almalıyız. Allah(cc) nâmına vermeyenlerden almamalıyız. (Sözler)


Peygamber Efendimiz(sav) tarafından tüm müminler, işlerine başlarken 'Besmele' çekmeye teşvik edilmişlerdir. Efendimiz'in(sav) 'Besmele' ile ilgili hadislerinden bazıları şöyledir;

Ebu Hureyre(ra) anlatıyor; Resulullah(sav) buyurdular ki, ''Abdesti olmayanın, namazı da yoktur. Üzerine 'Besmele' çekmeyenin abdesti yoktur.''

Ebul Müleyl(ra) bir adamdan naklen demiştir ki; ''Ben Resulullah'ın terkisinde idim. Hayvanın ayağı kaydı. Ben 'kör şeytan' demiş bulundum. Bana; 'Böyle söyleme, zira böyle söylersen o büyür. Hatta ev kadar olur ve (kendi gücümle onu yere attım),' der. Fakat sen 'Bismillah' de! Zira böyle söylersen o küçülür ve sinek kadar olur.''

Hz.Âişe(ra) anlatıyor; ''Resulullah buyurdular ki, 'Sizden kim birşey yerse 'Bismillah' desin. Bidâyette söylemeyi unutmuşsa, sonunda şöyle söylesin, 'Bismillahi fi evvelihi ve ahirihi'(başında da sonunda da Bismillah).

Yine Hz.Âişe Validemiz'den(ra) rivayetle, ''Resulullah ashabından altı kişiyle yemek yiyordu. Derken bir bedevi geldi, (Besmele çekmeden) iki lokmada yutuverdi. Resulullah, 'Eğer bu adam Besmele çekseydi, yemek hepinize yeterdi,' buyurdu.

Besmeleyle ilgili şu kıssalar çok anlamlı dersler vermektedir bizlere;

Bişr-i Hâfi Hazretleri, genç yaşta içkiye müptela olmuştu. Bir gün yolda sarhoş bir halde giderken, üzerinde 'Besmele' yazılı bir kağıt buldu. İçi sızlayıp yerden aldı, öptü, çamurlarını silip temizledikten sonra güzel kokular sürüp, evinde duvara astı.

Gece âlim bir zât, bir rüya gördü. Rüyada, 'Git Bişr'e söyle, o Bizim ismimizi temizledi, Biz de onun kalbini temizleriz. O Bizim ismimizi büyük tutup yükseğe astı, Biz de onun ismini büyük yapıp yüksek kullarımın arasına katarız. O Bizim ismimize güzel kokular sürdü, Biz de onun şahsını, hidâyetini kıyamete kadar müslümanlar için güzel kokular saçan yıldız yaptık,' denildi.

Bu rüya üç defa tekrar etti. Rüyayı gören zât sabah olunca Bişr-i Hâfi'yi arayıp, meyhanede buldu. Bişr gelen zâta dedi ki, 'Benimle sizin ne işiniz olabilir, benden ne istiyorsunuz?'

Gelen zât; 'Senin için önemli bir haberim var!'

Bişr-i Hâfi(ks); 'Kimden bahsedeceksin?'

O zât cevaben; 'Allah-ü Tealâ'dan!'

Bunu duyan Bişr ağlamaya başladı ve sordu; 'Hâlim malûm! Bana şiddetli azap mı yapacak?' O zât rüyayı anlattı. Bişr arkadaşlarına dönüp şöyle dedi, 'Ey arkadaşlarım! Beni çağırdılar,  bundan sonra beni buralarda göremeyeceksiniz!' O zâtın yanında hemen tövbe etti. O anda ayağında ayakkabı bulunmadığı için, başka zaman da hiç ayakkabı giymedi. Sebebini soranlara 'Söz verdiğimde yalın ayaktım, şimdi giymeye hayâ ederim,' derdi. Ayakkabı giymediği için kendisine Hâfi(yalınayak) denilmiştir.

Besmele ile ilgili başka bir kıssa ise şöyledir;

Bir kadın her söze ve işe başlarken 'Besmele' çekerdi. Bu kadının münâfık bir kocası vardı. 'Besmele' çekmesine çok kızardı. Bu sebeple hanımını mahçup düşürmeye karar verdi.

Birgün hanımına içinde altın bulunan bir kese verdi ve 'Bunu sakla, sonra senden alırım,' dedi. Hanım keseyi 'Besmele'yle bir yere koyup, üzerini örttü.

Kocası keseyi olduğu yerden alıp, kuyuya attı. Sonra hanımına gelip, keseyi getirmesini istedi. Kadın keseyi koyduğu yere gidip 'Besmele' çekti.

Allah(cc) o anda Cebrail'e(as) yeryüzüne inip, keseyi kuyudan alıp, yerine koymasını buyurdu. Cebrail(as) keseyi kuyudan alıp, suları akar bir vaziyette yerine koydu. Kadın keseyi almak için elini uzatınca, kesenin ıslak olmasına şaşırdı. 'Bu nasıl ıslandı?' diye düşündü, keseyi götürüp kocasına verdi.

Bu duruma hayret eden kocası da hemen tövbe edip, salih bir müslüman oldu ve her işine Besmele'yle başlar hale geldi.

Besmele'de  'Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla' diyoruz. Rabbimiz Rahmandır, çok merhamet sahibi ve şefkâtle bütün yaratıkların rızkını verendir. Bu, bütün varlıkları kapsayan bir şefkât ve merhamettir. Mümin-kâfir, canlı-cansız, iyi-kötü ayırımı yapmadan tecelli eder, ahiretten çok dünyaya bakar.

Rabbimiz Rahîmdir, sonsuz merhamet sahibi ve mahlûkâta çok şefkât edendir. Rahîm ismi dünyadan çok ahirete bakar. Kâfirler, zâlimler O En Zor Gün'de, O Dehşetli Gün'de, kimsenin kimseye en ufak bir faydasının olmadığı günde, Rabbimizin merhametine en çok ihtiyacımız olan günde O'nun(cc) merhametine nâil olamayacaklar, onların azâbı devamlı ve şiddetli olacaktır. Rahim ismi dünya ve ahirette genelde müminlere, Allah'tan(cc) korkan dindar insanlara, aynı zamanda dünyada tabiat kanunlarına uyanlara, ahirette ise imana tâbi olanlara tecelli eder.

Firavun henüz ilâhlık davasında bulunmadan önce, sarayının kapısına Bismillah yazdırmıştı. Hz.Musa'ya(as) iman etmediği için, Hz.Musa(as) Cenâb-ı Hakka ''Ya Rabbi! Ben onu davet ediyorum, ama onda bir hayır görmüyorum,'' diye iltica ettiğinde Cenâb-ı Hak, 'Her halde sen onun helâk edilmesini istiyorsun,ve sen sadece onun küfrünü görüyorsun. Ben ise onun kapısına yazdırdığı yazıyı da görüyorum,' diye buyurdu.

Allah-ü Tealâ, Firavun azgınlık ve sapıklık içinde olmasına rağmen, sarayının kapısındaki Besmele hürmetine ona zaman tanıyor. Firavun'a dâhi bu kadar lütûfta bulunan Rabbimiz, Besmele'yi diline vird edinen, kalbine nakşeden müminlere nasıl ikramlarda bulunur bunları bir düşünelim ve gücümüz yettiğince bu sırra ermeye gayret edelim inşallah.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder