5 Şubat 2012 Pazar

ALLAH'LA(CC) GİZLİCE KONUŞMAK

''Kullarım Beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten Ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince dua edenin duasına cevap veririm. O halde, doğru yolu bulmaları için Benim davetime uysunlar, Bana iman etsinler.'' Bakara Sûresi(186)

Dua, Allah'la(cc) gizlice konuşmaktır. Efendimiz(sav) her hâl ve zaman için dualar ve bu duaları hangi durumlarda okuyacağımızı öğretmiştir. Örneğin; bazı şeylerin şerrinden ve bilmediğimiz bir yerde yatarken zarardan korunmak için ''Eûzü bikelimâtillahittammâti min şerri ma halâke ve zerâe ve berâe'' Allah'ın(cc) yarattığı, zürriyet hâlinde her tarafa saçtığı ve kusursuz meydana getirdiği şeylerin şerrinden, yine O'nun(cc) tastamam kelimelerine ve Vech-i Kerim'ine sığınırım,'' duasının okunmasını tavsiye etmiştir. Duada esas olan Allah'a(cc) teveccüh etmektir. Dua, Allah'a(cc) açılan kapının tokmağına dokunmaktır.(M.F.Gülen)

Dualar manevi gücümüzü takviye eder. En zor anlarımızda yegâne sığınağımız olan Rabbimize dua dua yalvarmak acımızı dindirir, maneviyâtımızı güçlendirir, kalbimizi ferahlatır, olaylara bakışımızı değiştirir, moralimizi yükseltir.

Çünkü Rabbimiz bizimle beraberdir. Bunun bilincine varıp hareket eden mümine hiç kimse veya olay zarar veremez. Artık o ilâhi koruma altındadır. Morali iyi olan mümin; maddi-manevi hastalıklardan daha kolay kurtulur, maddi yokluklar artık onun en bereketli zamanlarına dönüşür, döktüğü gözyaşları cennet bahçelerini sulayan bereketli membalar hükmüne geçer. Kayıp gibi gözüken şeylerin aslında, daha güzellerine, hayırlılarına kavuşmak için yaşanan geçici zorluklar olduğunun bilincine varır ve bu huzurla yaşamaya, dolayısıyla her an pozitif enerjiyle dolup, taşmaya vesile olur dualar.

Yaşanan her türlü menfi olayda sığınılacak yegâne merci Allah'tır(cc).  Bu, kulun edebinin gereğidir. Rabbine yalvarırken aslında O'nunla(cc) gizlice konuşmakta olan mümin, ''kendimden Sana sığınıyorum Allahım, nefsimin şerrinden Sana sığınıyorum Yüce Yaradanım, eğer sen muhafaza etmezsen hiç kimse beni koruyamaz,'' demektedir.

Duaya devamla birlikte, duanın netice vermesi için gerekli sebeplere riâyet edilmelidir. Yani; fiili ve kavli duanın gereği yerine getirilmeli, sonrasında da Allah'a(cc) tevekkülle ve sabırla sonucu beklenmelidir. Sınavını geçmek isteyen öğrenci önce dersini çalışmakla yükümlüdür ki, soruları hakkıyla cevaplayabilsin ve sınavın sonunda iyi not alabilsin. İşte bunun gibi; cennete talip olan bir mümin de, kendisine verilmiş sayılı her bir nefesinin hakkını vermeli, ahirette 'keşke' dememek için dünya imtihanını geçmeye çabalamalıdır.

Rabbimiz herşeyi bizim hesabımıza planlamıştır. Bize düşen ise; sadece O'nun(cc) rızasına uygun yaşamak, helâllere razı olup, haramlardan ceylanın aslandan kaçtığı gibi kaçmaktır. Rabbimiz bu sınavı geçmemizi istiyor. Bizim iyi not almamız için en küçük vesileleri bile lehimize değerlendiriyor. Yaptığımız hardal tanesi kadar bir iyiliğin dahi kurtuluşumuza sebep olabileceğini hatırlatıp, bizi hep doğruya, iyiye, güzele dolayısıyla Kendisine yönlendiriyor.

Namaz, oruç, zekât, belâ ve musibetler hep bizim lehimize, aslında hizmetimize sunulmuş sebeplerdir. Rabbimiz bizleri çok seviyor. Bizleri sevgiyle yarattı. Öyle çok seviyor ki; yaratılmış her şeyde, bu sevgiyi ve güzelliği, görmek isteyen her göz görebilir. Yeter ki görmek isteyelim. Ne baş gözümüzü ne de gönül gözümüzü aşkla yaratılmış bu güzelliklere kapatmayalım.

'Rabbim benim iyiliğim için bunları sebep ediyor' deyip, hakkında hüsn-ü zan sahibi olalım. 'Kulum Beni nasıl zannederse, Ben öyleyim,' diyor Rabbimiz.

'Beni affeden, affetmek için sebepler yaratan, beni mağfiret eden, iyiliğe sevk eden bir Rabbim var,' diye düşünüp, hüsn-ü zanda bulunmalıyız. Benim Rabbim gaddar, zâlim değildir hâşâ. Gaddar diye bir ismi yoktur, O(cc) Rahmân'dır, Rahîm'dir. Bütün güzel isimler O'nundur(cc). Kâmil bir mümin olabilmek için O'nu(cc) herşeyin üzerinde bir sevgiyle, aşkla sevmemiz gerekir.

Rabbimiz neye değer veriyorsa, neyi seviyorsa biz de onu sevip, değer vermeliyiz ki, kalbimiz sürekli Allah'la(cc) irtibat halinde olsun. İbadetlerimizi baştan savma, yapayım da sorumluluktan kurtulayım düşüncesiyle yapıyorsak, Allah'la(cc) yakınlığımız da o seviyede demektir. 'Rabbim ben Senin sevdiğini seviyorum, Senin istediğini istiyorum, Senin sevmediğini sevmiyorum, Senin istemediğinden de korkuyla kaçıyorum,' diyebilmelidir mümin.

Allah'la(cc) aramıza hiçbirşeyin girmesine izin vermemeliyiz. Bütün benliğimizle, tek tek her bir hücremizle 'Allah, Allah' demeliyiz. Sadece dilimizle kuru kuruya değil, kalbimizin her çarpışında adeta göğe yükselen bir feryat gibi, arş-ı alâya ulaşacak şekilde, hissederek, yaşayarak 'Allah' demeliyiz.

Efendimiz'in(sav) bildirdiği üzere; acele etmediğimiz sürece her birimizin duasına icâbet olunur. Ancak bazıları 'ben dua ettim, ama kabul edilmedi,' diyerek büyük bir yanlışa düşerler. Rabbimiz her bir duamıza icâbet eder, ancak bu icâbet ya dünyada peşin olur, ya da ahirete saklanır. Veya dua ettiği miktarca günahlarından hafifletilmekle olur. Yeter ki günah talep etmemiş, sıla-i rahmin kopmasını istememiş veya acele etmemiş olsun.

Yine Efendimiz(sav) buyuruyor ki, dua ibadetin kendisidir. Dua; inen veya henüz inmeyen her türlü musibet için faydalıdır, kazayı sadece dua geri çevirir. Öyleyse bizlerin çok dua etmesi gerekir.

Efendimiz(sav); 'Duadan bıkkınlık göstermeyiniz,' diyor. Zira dua ile beraber olan hiç kimse helâk olmamıştır, diye bildiriyor.

Peygamberimiz'den(sav) öğrendiğimiz dua âdâbına göre, birbirimizin gıyabında yaptığımız dualar en makbul dualardandır. Çünkü nefsimiz için değil, bir başkasının iyiliği, mutluluğu için dua etmekteyizdir. Ve bu hadisten öğrendiğimize göre; kardeşinin gıyabında dua eden mümine, melekler 'bir misli de sana olsun' diye dua etmektedirler.

'Kime dua kapısı açılmışsa, ona rahmet kapıları açılmış demektir,' diye buyuruyor Efendimiz(sav). 'Mazlumun duası, misafirin duası, babanın evlâdına duası reddedilmez,' diye bize bildiren Efendimiz'e(sav) sonsuz salât ve selam olsun.

Dualarımızın; Allah'ın(cc) sevdiği, değer verdiği, dualarını kabul ettiği Allah(cc) aşıklarının duaları gibi kabul görmesi niyazıyla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder