Melekler arasından dört tanesine meleklerin peygamberleri ve reisleri ünvanı verilmiştir. Bunlardan biri Hz.Cebrâil'dir(as).
Cebrâil; İbranice bir isim olup "Abdullah" manasına gelmektedir.
Cebrâil; İbranice bir isim olup "Abdullah" manasına gelmektedir.
Cebrâil Aleyhisselâm'ın hususiyetleri ve gördüğü vazifeler şöyledir;
İbn-i Mes'ud'dan(ra) rivayet edilen bir hadis-i şerifte buyurulmaktadır ki;
"Peygamber(sav) Cebrâil'i (yaratıldığı hal üzere) gördü. Onun altıyüz kanadı vardı".
Hz.Cebrâil(as), Kur'an-ı Kerim'de şu sıfatlarla anılmış bulunmaktadır:
a) Resûl-i Kerim (şerefli elçi).
b) Zî-kuvvet (çetin bir kudret sahibi).
c)Mekîn (çok itibarlı).
d) Muta (itaat olunan).
e) Emin (güvenilen)
"Şüphesiz, muhakkak o (Kur'an) çok şerefli bir elçinin (getirdiği) kelâmdır. (Bir elçi ki) çetin bir kudrete mâliktir. Arşın sahibi (olan Allah) katında çok itibarlıdır. Orada kendisine itaat olunandır, bir emindir".
h) Rûhu'l-kudüs (tertemiz ruh)
g) Ruhu'l-emîn:
Güvenilen ruh manasına gelen bu sıfat, bir âyet-i kerîmede şöyle açıklanmaktadır:
"O (Kur'an) muhakkak ve muhakkak âlemlerin Rabbi (cânibinden) indirilmedir. Onu Rûhu'l-emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin kalbine manası açık Arabça bir dil ile indirmiştir".
h) Nâmus-u Ekber:
Nâmus, hayırlı sırlara vâkıf olup onu saklayan manasına gelmektedir. Cebrâil Aleyhisselâm, emin-i vahy-i ilâhî ve sefir-i sübhânî olarak vâkıf olduğu sırları korumakta bulunduğu için kendisine bu ünvan verilmiştir.
Cebrâil Aleyhisselâm'ın başlıca vazifeleri:
1- Peygamberlere, Cenâb-ı Hak tarafından vahiy getirmek.
2- Peygamberleri desteklemek.
Cenâb-ı Hak; Hz. İsa'yı, çocukluğundan itibaren, takviye buyurduğu için yahudîlerin ve din düşmanlarının tecavüzünden selâmette kalmıştır.
3- Ashâb-ı kirâmı desteklemek.
İslâm dini ve müslümanlarla istihza etmek isteyen müşrik şâirlere karşı, küfrü ve müşrikleri hicveden ve İslâm dinini medheden ashâb-ı kirâmın şairlerinden Hassân'a(r.a.) Resûlullah Efendimiz(sav) müşrikleri kasdederek buyurdu ki:
"Onları hicvet. Cebrâil seninle beraberdir". Diğer bir hadis-i nebevîde de şöyle ifade edilmektedir:
"Resûlullah'tan yana müdafaaya devam ettikçe Rûhu'l-Kudüs Hassân ile beraberdir".
4- Azabı hak eden kavimleri helâk eder.
Semûd kavmi Hz. Salih'e karşı küfür ve zulmü son hadde vardırınca Cenâb-ı Hak, o kavmi bir sayha ile helâk etmiş ve yerlere sermişti. Bu hususla ilgili bir âyet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır:
"O zalimleri ise korkunç bir ses alıp götürdü de yurtlarında diz üstü çöken (canları çıkan) kimseler oluverdiler".
Bu korkunç ses, Hz. Cebrâil'in(as) bağırması idi.
Cebrâil Aleyhisselâm, son derece haşyet-i ilâhî içinde bulunmaktadır. Peygamber Efendimiz(sav) Miraç gecesi mele-i âlâya uğradığında O'nu(as), Allah(cc) korkusundan eski bir çul parçası gibi, haşyetle yerlere kapanmış gördü.
Efendimiz(sav) bir gün Hz. Cibril'e(as) "Rabbini hiç gördüğün olur mu?" diye sormuştu. (Hz. Cibril'i(as) şiddetli bir titreme aldı ve) "Yâ Muhammed, benimle O'nun (Allah-ü Tealâ'nın) arasında nurdan yetmiş perde vardır. Bilfarz, onlardan bir kısmına yaklaşmış olsam elbette yanardım" cevabını verdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder