28 Ağustos 2012 Salı

SADAKAT

Hz.Âdem(as), Hz.Muhammed(sav) değildir, Kur'ân-ı Kerim, Hz.Âdem(as) için 'Biz onu azmedici bulmadık' diyor. Bunun manâsını şu sözde aramak lazım: 'Ebrar'ın hasenâtı, mukarrebînin seyyiâtıdır.'
Zaman olur, öyle hareket edersiniz ki, o sizin için hasenattır, ama daha sonra o hasenat seyyiat sayılabilir. Zira artık siz de belli bir mertebe katetmişsinizdir.
Bedevî geliyor, 'İslâm nedir?' diyor ve Efendimiz'den(sav) İslâm'ın beş şartını öğrendikten sonra 'Vallahi, başka bir şey katmadan bunları yerine getireceğim' deyip gidiyor. Efendimiz(sav), 'Doğru söyledi ise kurtulur' buyuruyor. 
Ama, Hz.Ebu Bekir'e(ra), Hz.Ömer(ra) seviyesindekilere, 'Eğer dininizin onda birini yaşamazsanız helâk olursunuz' buyuruyor.
Efendimiz (sav), Hz.Âişe'ye(ra) tâlip olduğunda, Hz.Âişe 7 yaşında, Efendimiz(sav) ise 53 yaşında idi, arada 46 yaş fark vardı. Hz.Ebu Bekir(ra), 'hayır' demek şöyle dursun, 'düşüneyim' deseydi, seviyesinin sözünü söylememiş olurdu.
Hz.Âdem(as) yasak meyveye elini uzattı. Müfessirler bu meyve konusunda bir sürü ağaçtan bahsederler; halbuki, zannediyorum bu: 'Mahiyetinizde mündemiç fena duygulara yanaşmayın' demekti. 
Nebî hakkında konuşurken dikkatli olmak lazım. Hz.Âdem(as) sürçtü, ama çabuk döndü. Hz.Âdem'in(as) hayatında bir defa sürçtüğü şeyde, kim bilir biz günde kaç defa sürçüyoruz! 
Hz.İsa(as) bütün sıkıntılar etrafını sardığı zaman 'Men ensarî' (Yardımcılarım kimdir?) dedi. Yuşa b. Nun, Hz. Musa'nın(as) fetâsıydı ve O'na(as) sadakatle bağlıydı. 
Efendimiz'in(sav) en büyük yardımcısı Sıddık-i Ekber'di. 
Aynı sadakatı Bediüzzaman da kendi talebelerinden istemişti. Zira büyük işler, ancak sadık kimselerle gerçekleştirilir.
Bir diğer manâda sadakat, maddî-manevî füyûzât hislerinden fedakârlıkta bulunmak demektir. Bu da 'neden, niçin?' demeden gösterilen hedefe yürümeyi gerektirir.'Neden?' diye sormak, sadakat ruhunu zedeler. Bu çerçevede sadık iseniz:
Arzunuz ve görüşünüz sorulursa, anlatırsınız. Yoksa teslim olursunuz.
Hedefe yürürken, cenneti gösterip de 'İşte cennet, girin' deseler, 'Hayır, görüşmem lazım' demelisiniz.
'Şu noktaya gelirsen cehennemden kurtulacaksın' dediklerinde de 'cehennemden kurtulmak büyük bir şeydir ama, yine görüşmem lâzım' karşılığını vermelisiniz!
Sebat, sadakatın bir yanıdır. Arada bir fütur gösterme, hedefe varmayı engeller; en azından geciktirir. Ayrıca sebat, gerisin geriye dönmemeyi ifade eden bir sıfattır. 
Sadakatin önemli belirtilerine gelince, cihanın doğusunda-batısında İslâm adına memnun edici her hâdise karşısında sevinme, üzücü bir şey zuhur edince de âdetâ deliye dönme gibi hususlar zikredilebilir.
M.Fethullah Gülen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder