Hasta yatağında son nefeslerini vermek üzere olan Alkama, bir türlü dilini döndürüp de şehadet kelimesini söyleyemez… Korku ve heyecan içinde Resûlullah'a(sav) koşan hanımı;
-Yâ Resûlallah, Alkama’nın dili tutuldu, şehâdet kelimesini söyleyemiyor, diye feryat eder. Durumu önemli bulan Efendimiz(sav), Alkama’nın annesini çağırtır.
Yaşlı kadıncağız önce söylemek istemezse de, sonunda itiraf eder;
-Bir defasında karısının yüzünden beni kırmış, haksız yere beni küstürmüştü. Hâlâ gönlümde o kırıcı sözlerinin açtığı yara etkisini sürdürmektedir. Tedavi edemedim bir türlü.. Bunun üzerine annenin şefkât duygularını harekete getirmek isteyen Efendimiz(sav);
-Allah-ü Tealâ âhirette yavrunu cehennem ateşinde yakacak. Ama sen hakkını helâl edersen, Allah da affeder, yanmaktan da kurtulur, buyurur.
Oğlunun yanmasına gönlü razı olmayan anne, hemen orada hakkını helâl edince Efendimiz(sav) emreder;
-Gidin Alkama’ya bakın, dili çözülmüş mü, kelime-i şehâdeti getirebiliyor mu?
Koşuşanlar evin yakınına vardıklarında, içeriden Alkama’nın yüksek sesle kelime-i şehâdet getirdiğini duyarlar. Böylece son nefesini şehâdet kelimesiyle veren Alkama’nın cenaze namazında bulunan Efendimiz(sav), oradaki evlâtları şöyle ikaz eder;
-Ana-babaya itaatsizlik, onların gönlünü kırıp bedduâsına maruz kalmak âhiretten önce dünyada karşılığı gelen bir büyük günahtır. İşte Alkama’nın hâli bunun en yeni misâlidir. Sizi büyütüp besleyen ana-babanızın gönlünü kırmayın, kalbini yaralamayın. Sonra aynı âkıbete uğrar, kelime-i şehâdetten bile mahrûm kalabilirsiniz...
Tenbihül Gafilûn
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder