Utbet-ül Gulâm şamatalığı ve sarhoşluğu ile meşhur, günah ve kötülükte ileri gitmiş biri idi. Bir gün Hasan el-Basrî'nin (ra) toplantısına katıldı. Şeyh şu ayet-i kerimenin tefsirini okuyup açıklıyordu.
Ayet-i kerimede ulu Allah(cc) şöyle buyuruyor;
"Allah`a iman edenlerin, O'nun zikrinden dolayı kalplerinin ürpereceği zaman gelmedi mi?" Hadîd Sûresi(16)
«Yani kalplerinin korkacağı vakit gelmedi mi?» dedi.
Hasan el-Basrî âyetin tefsirini naklederken gayet etkili bir vaaz yaptı, öyle ki, herkesi ağlattı. Bu sırada kalabalığın arasından bir delikanlı ayağa kalktı, «Ey müminlerin muttakisi! Allah(cc) benim gibi günahkârlık ve kötülüğe batmıs birinin tevbesini kabul eder mi?» diye sordu. Şeyh «Tabii, tevbe edecek olsan Allah senin günahkârlık ve kötülüğe dalmışlığını affeder» diye cevap verdi.
Adı Utbet-ül Gulâm olan delikanlının bu cevap üzerine benzi sarardı böğürleri titredi ve öylesine gür bir nâra attı ki, arkasından baygın olarak yere düştü. Ayılınca yanına yaklaşan Hasan el-Basrî ona şu beyitleri okudu;
Ey Arş'ın Rabb'ine karşı gelen delikanlı
Bilir misin, nedir günahkârların cezası?
Günahkârların alınların yakalandığı gün
Asiler için «Sair» var ki, onun yalazı gümbürtülü ve öfkelidir.
Eğer bu ateşe dayanabileceksen Allah'a(cc) isyan et.
Değilse günah işlemekten kaçın
Kazandığın günahlar yüzünden
Nefsini ipotek etmişsin, onu kurtarmaya çalış.
Bu şiiri duyan delikanlı, bir kere daha gür bir nâra salarak baygın vaziyette yere düştü. Ayılınca Şeyh'e yine sordu, «Ey Şeyh! Esirgeyici olan Allah(cc), benim gibi bir alçağın tevbesini kabul eder mi?» Hasan el-Basrî delikanlıya «Günahkâr kulun duasını bağışlayıcı olan Allah'dan(cc) başka kim kabul edebilir ki?» diye cevap verdi.
Bu cevap üzerine kalbi biraz daha ferahlayan delikanlı, başını yerden kaldırarak Allah'tan(cc) üç şeye dua etti.
Birinci duası şuydu: «Allah'ım! Eğer tevbemi kabul ederek günahlarımı affedersen, bana gerek Kur'an-ı Kerim ve gerekse diğer ilimler ile ilgili olarak işittiğim her cümleyi kavrayacak derecede kuvvetli bir zekâ hıfzetme gücü ihsan eyle.»
Ikinci duası şuydu: «Allah'ım! Bana öylesine tatlı bir ses bağışla ki, benim dilimden Kur'an-ı Kerim duyan en katı kalbi kimselerin bile gönlü yumuşasın.»
Üçüncü duası da şu oldu; «Allah'ım! Bana helâl lokma nasibeyle, zarurî geçim kaynağımı ummadığım yerlerden temin eyle.»
Ulu Allah(cc) delikanlının her üç duasını da kabul etti. Bunun üzerine zekâ ve hafızası gelişti, o Kur'an-ı Kerim okuyunca dinleyenler derhal günahlarına tevbe ediyorlardı, ayrıca her gün evine bir çömlek dolusu çorba ile iki çörek gelirdi, kimin getirdiğini hiç kimse bilmiyordu. Ölünceye kadar bu durum böylece devam etti. İşte gönülden Allah'a(cc) yönelen kimselerin hali budur. Çünkü Allah(cc) iyi amel işlemeye yönelenleri mükâfatsız bırakmaz.
İmam Gazâli
Ayet-i kerimede ulu Allah(cc) şöyle buyuruyor;
"Allah`a iman edenlerin, O'nun zikrinden dolayı kalplerinin ürpereceği zaman gelmedi mi?" Hadîd Sûresi(16)
«Yani kalplerinin korkacağı vakit gelmedi mi?» dedi.
Hasan el-Basrî âyetin tefsirini naklederken gayet etkili bir vaaz yaptı, öyle ki, herkesi ağlattı. Bu sırada kalabalığın arasından bir delikanlı ayağa kalktı, «Ey müminlerin muttakisi! Allah(cc) benim gibi günahkârlık ve kötülüğe batmıs birinin tevbesini kabul eder mi?» diye sordu. Şeyh «Tabii, tevbe edecek olsan Allah senin günahkârlık ve kötülüğe dalmışlığını affeder» diye cevap verdi.
Adı Utbet-ül Gulâm olan delikanlının bu cevap üzerine benzi sarardı böğürleri titredi ve öylesine gür bir nâra attı ki, arkasından baygın olarak yere düştü. Ayılınca yanına yaklaşan Hasan el-Basrî ona şu beyitleri okudu;
Ey Arş'ın Rabb'ine karşı gelen delikanlı
Bilir misin, nedir günahkârların cezası?
Günahkârların alınların yakalandığı gün
Asiler için «Sair» var ki, onun yalazı gümbürtülü ve öfkelidir.
Eğer bu ateşe dayanabileceksen Allah'a(cc) isyan et.
Değilse günah işlemekten kaçın
Kazandığın günahlar yüzünden
Nefsini ipotek etmişsin, onu kurtarmaya çalış.
Bu şiiri duyan delikanlı, bir kere daha gür bir nâra salarak baygın vaziyette yere düştü. Ayılınca Şeyh'e yine sordu, «Ey Şeyh! Esirgeyici olan Allah(cc), benim gibi bir alçağın tevbesini kabul eder mi?» Hasan el-Basrî delikanlıya «Günahkâr kulun duasını bağışlayıcı olan Allah'dan(cc) başka kim kabul edebilir ki?» diye cevap verdi.
Bu cevap üzerine kalbi biraz daha ferahlayan delikanlı, başını yerden kaldırarak Allah'tan(cc) üç şeye dua etti.
Birinci duası şuydu: «Allah'ım! Eğer tevbemi kabul ederek günahlarımı affedersen, bana gerek Kur'an-ı Kerim ve gerekse diğer ilimler ile ilgili olarak işittiğim her cümleyi kavrayacak derecede kuvvetli bir zekâ hıfzetme gücü ihsan eyle.»
Ikinci duası şuydu: «Allah'ım! Bana öylesine tatlı bir ses bağışla ki, benim dilimden Kur'an-ı Kerim duyan en katı kalbi kimselerin bile gönlü yumuşasın.»
Üçüncü duası da şu oldu; «Allah'ım! Bana helâl lokma nasibeyle, zarurî geçim kaynağımı ummadığım yerlerden temin eyle.»
Ulu Allah(cc) delikanlının her üç duasını da kabul etti. Bunun üzerine zekâ ve hafızası gelişti, o Kur'an-ı Kerim okuyunca dinleyenler derhal günahlarına tevbe ediyorlardı, ayrıca her gün evine bir çömlek dolusu çorba ile iki çörek gelirdi, kimin getirdiğini hiç kimse bilmiyordu. Ölünceye kadar bu durum böylece devam etti. İşte gönülden Allah'a(cc) yönelen kimselerin hali budur. Çünkü Allah(cc) iyi amel işlemeye yönelenleri mükâfatsız bırakmaz.
İmam Gazâli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder